Aşkı Yüzünden Kendini Yitiren Kadın

Bir sosyete partisi…
Kadın, çok sevdiği bir adamla evlenmişti. Adam zengindi, fakat aynı zamanda kendini beğenmiş, narsist ve havai biriydi. Sosyetenin tanınan isimlerinden biriydi. Kadın, onu tanımaya başladıkça içten içe şöyle düşünüyordu:

“Onun da içinde mutlaka iyi bir taraf vardır. Belki sabırla, sevgiyle değişir…”

Tıpkı Güzel ve Çirkin masalındaki Güzel gibi, onun da sevgisiyle “Çirkin” yanları yumuşayacaktı. Masalda olduğu gibi, zamanla gerçek yüzü ortaya çıkacaktı.

Bir gün, sosyete partisine davet edildiler. Kadının ortamı değildi bu; ama kocasını sevdiği için, hem de onun ailesiyle tanışmak amacıyla katılmaya karar verdi. Kocası ısrar etmedi, hatta kadının kendi isteğiyle gelmesine memnun oldu. Ne de olsa ona âşıktı.

Fakat parti hiç umduğu gibi gitmedi. Sosyetedeki kişiler onu ezmek için alaycı tavırlar sergilediler. Kocasının bulunduğu masaya yöneldi; ama nafile… Orada da beklediği ilgi ve sıcaklığı bulamadı. Üstelik kocasının oğlu ve kızı da onu küçümseyip aşağılamaya başladı.

Kadın, hayatında hiç böyle bir deneyim yaşamamıştı. Bu onu derinden sarstı. Kocasına olan inancı zayıfladı; ama bu durumla yüzleşmek istemedi. Yine de aklının bir köşesinde, “Buna daha ne kadar katlanabilirim?” sorusu dönüp duruyordu. Parti sonunda psikolojisi iyice bozulmuştu ve davranışlarına yansıyordu. Adeta bir deli gibi görünmeye başlamıştı.

Bunu fark eden kocası, salonun karşısındaki bir psikiyatristi gördü. Fakat niyeti iyi değildi; asıl amacı, kadının itibarını sarsmasını engellemek ve onu “deli” ilan ettirerek kliniğe yatırmaktı. Hemen psikiyatriste gidip durumu anlattı.

Kadın, bu konuşmayı duydu. Oysa içinde bulunduğu durumu aşmak için zaman zaman kendisi de psikiyatriste gitmeyi düşünmüştü. Ama bu kararın kendi isteğiyle değil, kocasının yönlendirmesiyle ve kötü niyetiyle alınması onu çileden çıkardı.

Psikiyatriste dönüp şöyle dedi:

“Eğer gerçekten psikiyatristseniz, hastanın sorunlarını birinci ağızdan dinlemelisiniz. Başkasının lafıyla hareket edilmez. Sizi daha önce baloda görmüş ve seans almayı düşünmüştüm; ama artık vazgeçiyorum. İyi günler.”

O an öyle bir rahatladı ki… Keşke aynı tavrı kocasına da gösterebilseydi. Ve sonunda bunu yapmaya karar verdi.

Kocasına karşı net bir duruş sergiledi. Adam önce şaşırdı; ama narsist olduğu için bu durum onu duygusal olarak etkilemedi. Zaten onu hiç sevmemişti. Sevginin ne olduğunu da bilmezdi; tıpkı Güzel ve Çirkin’deki Çirkin gibi. Gerçek Güzel’in o olup olmadığıysa hâlâ bir muamma…

“Tamam, ne yaparsan yap,” dedi.

Böylece kadın için ikinci bir hayat başladı. Bu kez âşık olduğu adam, onu gerçekten anlayan; düşünceli, nazik, empatik ve ince ruhlu biriydi. Çevresi de değişmişti; artık o kötü sosyete ortamı yoktu.

Daha mutlu bir hayat onu bekliyordu. Yaşadığı acı tecrübe, ona büyük bir ders olmuştu. “İyi ki yaşamışım,” dedi. “İyi ki o hatayı yapıp o adama âşık olmuşum. Meğer doğru kişiyi bulmam içinmiş bütün bunlar.”

Yazarın Notu: Sevmekten korkmamalı. Hatalarımızın sonunda açılacak kapılar, belki de bizi en çok istediğimiz yere götürecektir.

Ünlü bir filozofun dediği gibi:

“Kapıyı açan anahtar, ekseri son anahtardır.”

Ve hikâye biter…

Yaralışifacı hakkında

23 Şubat 1998 yılında Adana'da doğdu. Emekli bankacı olan ev hanımı bir anne ile çiftçi makine mühendisi bir babanın oğludur. İlköğretimi şimdi yerinde yeller esen Özel Çukurova Bilfen Okulu'nda tamamladı. Liseyi Adana'nın o zamanlar en iyi ikinci devlet lisesi olan Adana Anadolu Lisesi'nde bitirmiştir. Üniversite eğitimini ise İstanbul'da Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde burslu olarak 5 yılda tamamlamıştır.
Bu yazı Uncategorized kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir