Zincirlerine Bağlanmış Bir Kadın veya Adam… Yoksa O Sen misin?

Hani meşhur neredeyse yarım asırlık bir şarkının klibi var insanları aşk yüzünden zincirlere bağlayan (Sözleri ve bestesi Özer Şenay’ın, ilk seslendirenin Erkin Koray olan bir şarkı ve sonra milenyumdan sonra yayımlanan o meşhur Funda Arar’ın yorumu ve klibi olan bu şarkı). Bence bu analoji çok doğru ama kliptekine nazaran tek bir fark var: Bu hayatta bu benzetmenin konusu sadece aşk değil. Kariyer. Bu yazımda sadece bu açıdan değerlendireceğim. Bu zincirler aslında bizim potansiyelimizi gerçekleştirmemizi engelleyen zincirler. Şu an herkes bu zincirle bağlı ama bu zincirleri kırmak sana bağlı. Ya iradeli olup kararlarına sadık kalarak disiplinle ilerlersin… Ya da ailenin, çevrenin baskısıyla el alem ne der korkusuyla ve kıyaslamalarla sevmediğin bir işi seçersin, kendini tüketirsin ve hasta olup ilaçlara bağlı olursun. Karar senin… Sadece bu da değil…


”Bir derdim var dinleyin EY GÖKTEKİ YILDIZLAR…” İşte kilit nokta burası.. Kendisi o kadar çaresiz ki kendi içindeki ışığa adeta haykırıyor ve isyan ediyor… Neden herkes kendi içindeki ışığa sahip çıkmıyor?… Hah cevabı çok basit… KORKU!. ”Bu işin bir güvencesi yok.” ”El alem ne der?” ”Herkes benle alay eder.” … Sen ahlaken doğru olduğun sürece el alem hiçbir şey diyemez. Bir de yahu sen uzaktan kumandayla o kişiye zincirle mi bağlısın? Seni sonsuza kadar o mu idare mi edecek? Bu sadece geçici. Sana o kişi ne yapabilir ki? Sen içsel olarak ruhun güçlü olduktan sonra… Herkesin bu dünyada bir ışığı var… Yeter ki sen o alanı bul (en zoru bu). O alanda çalış ve çabala (en riskli ve en önemlisi bu) sonunda kendi ışığını daha da parlat… Bu çok basit bir kuram esasında.

Klipte ne diyor? ”Beni benden çalarak kaybolup gitti yıllar…” Değil mi? Burada cümlede iki önemli nokta var. Birincisi ” Beni benden çalarak” kısmı. Siz hiç kendinizi çocukken çaldınız mı? Lütfen bunun için girişteki ”Yaralarımız” yazısını okuyunuz. Bu çocuklukta kendini çalma kısmı kariyerinizi büyük ölçüde etkileyecektir. İkinci önemli nokta ”Kaybolup gitti yıllar”. Peki harcadığın zamana hiç acımıyor musun? Bu hayatta kendin için daha ne kadar yaşayacaksın? Bir de bu kara parçasında sevmediğin işi yapmakla da kalmıyorsun aldığın maaşla da hayatını yaşayamıyorsun bazı durumlarda. Köle gibi çalış köle gibi zamanını harca elde var sıfır. Üstelik hastane köşelerinde sürün anksiyete gibi bir çok ruhsal hastalıktan tut bir çok fiziki hastalığa kadar… Bu da ayrı para kaybı… Kusura bakmasınlar ama bu da bir can… Enayi değil sonuçta… En azından maaşın az olsa bile sevdiğin bir işi yaparak hayatına anlam katmak senin elinde… Öbür türlü bir tür köle…

”Aşk! Aşk! Aşk! Yüzünden…” Sence bu aşk sence ne anlama geliyor? Bence bu Freud’un ilk temelini attığı kızların babalarına, oğulların ise annelere duyduğu aşk ama dikkat bu aşk bazen zehirleyebiliyor… Baylar annelerine duyduğu aşktan ve onları memnun etmek adına kariyer seçimleri yapıyor; bayanlar ise babalarından.. Hep bu aşk yüzünden… Sonunda ızdıraba kul olursun. Tabi ki o zaman sana günler de zalim olur yıllar da on yıllar da…

Sevgilerle…

Yaralı Şifacı

Yaralışifacı hakkında

23 Şubat 1998 yılında Adana'da doğdu. Emekli bankacı olan ev hanımı bir anne ile çiftçi makine mühendisi bir babanın oğludur. İlköğretimi şimdi yerinde yeller esen Özel Çukurova Bilfen Okulu'nda tamamladı. Liseyi Adana'nın o zamanlar en iyi ikinci devlet lisesi olan Adana Anadolu Lisesi'nde bitirmiştir. Üniversite eğitimini ise İstanbul'da Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde burslu olarak 5 yılda tamamlamıştır.
Bu yazı Diğer Yazılar kategorisine gönderilmiş ve , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir