Eskiler de bilir, yeniler de… Bir gelenek haline gelmiştir bu: bir aile baskısı sürüp gider; o gül gibi hayatlar evlerin odalarında kararır gider. Duvarlar sana her şeyi anlatır ama sen o duvarların üzerine çerçeve asarsın, bir güzel kapatırsın. Hâlbuki çok şey söyleyeceği vardır sana o duvarların.
Sen o dört köşeli zindandaki sesleri dinledikçe yaran kaşınır. Başka kurtuluşun yoktur uyanmaktan başka… Uyuyamazsın orada; orası sığınak değildir, bir kapandır. Ya batacaksın o çamurda ya da lotus çiçeği gibi açacaksın. Bunun için radikal bir karar alacaksın.
Hayat işte tam burada bir dönüm noktası yaratır. Canın acır, acır, acır… Ama o acıyla dönüşürsün. Artık yeni biri olmuşsundur. Kimse seni anlamaz; ihanetlerle karşılaşırsın. İnsanlar sırtlarını birer birer döner. Bir tek sen kalmışsındır; senden başkası seni anlayamaz.
Artık güvendiğin dağlara sırtını dayayamazsın. O acıyı anlatabilmek o kadar zordur ki… Ama belki de hayat bundan sonra başlayacak. Umuda tutunmaktan başka çare yok. Haklı yere haksız düşmeye hiç gerek yok. Yeni bir gün doğacak — ama sen adım atacaksın.