Türkiye’de çok yaygın bir durum var: Birbirini sevmeyen insanlar, karşısındakinin hatalarını bulup ortaya çıkarmaya çalışıyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki, kusursuz ve hatasız insan yoktur. Aslında bu da bir zayıflık ve kusurdur — kendi hatalarını görmeyip başkasınınkine odaklanmak.
En güzeli ise Mevlânâ’nın sözünde geçtiği gibi davranmaktır:
“Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.”
Karşımızdaki kişinin kusurunu kabul edip onu örtmek, olgunluk ve erdem işaretidir. Unutmayalım ki, biz başkasında kusur ararken bir gün başkası da bizde arayacaktır. O zaman öfke duygusu ağır basmamalı. Bunun yerine şu dersi çıkarmalıyız:
“Karşındaki kişinin hoşuna gitmiyorsa onun kusurunu ortaya çıkarmak, senin de hoşuna gitmeyecektir. Çünkü sen de kusurlarının açığa çıkmasını istemezsin.”
Bununla baş etmenin iki yolu vardır.
Birincisi, eğer o kusurumuzu düzeltmek elimizdeyse, onu düzeltmek için çabalamaktır.
İkincisi, en pratik ve en güzel yol ise; o an için değiştiremeyeceğimiz kusurlarımızı kabul etmektir. Onları, bizi benzersiz kılan parçalar olarak görmeli; sahiplenmeli, korumalı ve sevmeliyiz. Başkaları bizim aleyhimize kullanır diye kusurlarımızı saklamaya gerek yok. Çünkü kendimizi tüm hâlimizle kabul edip sevdiğimizde, kimsenin bizi incitmeye gücü kalmaz.