Ortadoğu’nun Eşsiz İncisi

Bir varmış bir yokmuş…
Bir gün Avrupa’nın insanları söylenmeye başlamış; doğuştan şanssızlarmış. “Ne diye bizim sahip olmadıklarımız Ortadoğu’nun incisinde olurmuş?” diye arabeske vururlarmış. Halbuki bunlar doğuştan savaşçı insanlarmış ama zamanla savaşçılık özelliklerini unutup, hayatta zorluklarla mücadele etmek yerine söylenmeye bayılır olmuşlar. Tanrı’ya yakarmışlar:

“Tanrım, ne olur bize de böyle imkânlar verseydin… Bu senin adaletin miydi?”

Tanrı seslerini duymuş, dualarını kabul etmiş. Ama tek bir şartla:
“Şu ana kadar olup bitenleri unutacaksınız. Yepyeni bir hayata gözlerinizi açacaksınız.”

Sonra bir gün, kendilerini başka bir memlekette buluvermişler.


Bir gün Ortadoğu’da çok güzel bir ülke varmış. Nehirleri denizlere akarmış. Tarihi eserleri yüzlerce değil, binlerce, milyonlarca yıldan kalmaymış. Doğası, ormanları eşsiz bir harikaymış. Hayvanların otlatılması için engin meraları varmış. Bu meralarda birbirinden güzel çiçekler açarmış… Arıların balları da onlardanmış.

Ama gel gör ki o ülkenin insanları hepten kazmaymış. Sadece insan ilişkilerinde değil, güzele ve iyiye karşı da kabaymış. Bir gün nehirlere atıklar atılır, ertesi gün ormandaki ağaçlar kasıtlı yakılırmış. Bütün doğadaki hayvanlar — vahşi hayvanların yanı sıra koyunlar, kuzular, inekler dahil hepsi — yanıp kül olurmuş. Ormanların yerine ise hep bina yapılırmış. Tarihi eserleri de insanlar kendi elleriyle yıkarmış.

Ama o ülkenin insanları öyle nankörmüş ki, kendi ülkesinin kıymetini bilmeden hep Avrupa’ya özenirmiş. “Avrupa, Avrupa” derlermiş; başka bir şey bilmezlermiş. Oysa Avrupa da öyle çok nezih bir yer değilmiş, aslında pek köhneymiş. Ama insanları çalışkan, dürüst, temiz ve safmış. O köhne kıta tarihi eserlerine bakar, ormanlarına saygı duyar, besiciliğe, hayvancılığa, tarıma önem verirmiş. Denizlerini asla kirletmezmiş.

Zamanla kıtalarını kalkındırmışlar. Artık orası dünyanın incisiymiş. Ortadoğu’nun insanları ise yine(!) söylenmeye başlamış:

“Allah’ım, neden Avrupa gibi değiliz? Onlar gibi refah içinde yaşayamıyoruz? Biz neden böyle medeni olamıyoruz? Onların birliğine neden giremiyoruz?”

Ama ne kadar dua etseler boşmuş. Artık iş işten geçmiş, başka yaşayacak memleket yokmuş. Tek memleketleri oymuş…

Acı ama gerçek.
Sizlerle paylaşmak istedim.

Saygılarımla…

Oğuz Can Şen hakkında

23 Şubat 1998 yılında Adana'da doğdu. Emekli bankacı olan ev hanımı bir anne ile çiftçi makine mühendisi bir babanın oğludur. İlköğretimi şimdi yerinde yeller esen Özel Çukurova Bilfen Okulu'nda tamamladı. Liseyi Adana'nın o zamanlar en iyi ikinci devlet lisesi olan Adana Anadolu Lisesi'nde bitirmiştir. Üniversite eğitimini ise İstanbul'da Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde burslu olarak 5 yılda tamamlamıştır.
Bu yazı Uncategorized kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Ortadoğu’nun Eşsiz İncisi için 2 cevap

  1. Sabahat develi der ki:

    Çok güzel anlamlı bir yazı olmuş tebrikler

  2. Sabahat develi der ki:

    Çok güzel anlamlı bir yazı olmuş tebrikler yazmaya devam

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir