Bir Kariyer Meselesi

Bir Varmış Bir Yokmuş
Bu bir yarı masal, yarı öykü…

Bir gün çok çalışkan ve başarılı bir kız varmış. Günlerden bir gün üniversite sınavına girmiş ve alabileceği en yüksek puanı almış. Sonuçlar açıklanınca doktorluğu yazmayı düşünmüş. Yazmış da.

Üniversitenin ilk yılları çok güzel geçmiş. Teorik derslerde oldukça başarılıymış. Ta ki cerrahi derslere girene kadar… Orada ölü bir insan bedenini, organları ve kanı görünce bayılmış. Kendine geldiğinde çok pişman olmuş. Eve gidince aldığı kararı sorgulamış.

Bir gece dua etmiş:
“Tanrım, lütfen beni zamanda geri götür. Ta lise yıllarıma… Öyle bir şey olsun ki bu mesleği hiç seçmemiş olayım.”

Tanrı duasını kabul etmiş, ama bir şartla: Lise yıllarına geri dönecek, fakat o zamana kadar yaşadığı her şeyi unutacakmış.

Böylece yeniden liseye dönmüş. Ne tesadüftür ki okula yeni bir öğrenci gelmiş. Bu öğrenci, kız çok çalışkan olduğu için onunla dalga geçmiş:
“Bu bir şişko inek!” demiş.

Daha önce kimsenin dikkatini çekmeyen kız, bu sözle sınıfta alay konusu olmuş. Çok üzülmüş, ağlamış ama kimseye anlatamamış. Ailesine söylese “ispiyoncu” derler diye korkmuş. Zaten çok utangaç olduğundan hakkını da arayamamış.

Bir çare düşünmüş. Sonunda aklına parlak (!) bir fikir gelmiş: Dalga konusu olmamak için ders çalışmamaya karar vermiş. Test kitaplarını çözmemiş, derse katılmamış, eve gelince kitaplarını çöpe atmış. Böylece aslında intikamı yine kendisinden almış. Tabii bu durum kısa sürede ailesinin dikkatini çekmiş.

Ama ne yazık ki bu “çözüm” işe yaramamış. O yeni gelen öğrenci bu kez de:
“Bu kız herhâlde uzaylı, kimseyle konuşmuyor!” diye alay etmiş.
Başka gün başka bir bahaneyle yine dalga geçmiş.

Kız artık dayanamamış. Her gün maruz kaldığı bu baskı onu tükenmişlik sendromuna sürüklemiş. Lise son sınıfta üniversite sınavına gerektiği gibi çalışamamış. Zaten içten içe hiç yüzleşemediği gerçek, doktorluğu aslında istemediği, sadece çok itibarlı bulduğuymuş.

Sonunda, yine de gücünün son damlasına kadar çalışmış. Sınav sonuçları açıklanınca bir bakmış ki psikoloji bölümünü kazanmış. Önce çok üzülmüş, çok ağlamış, kendini yıpratmış. Ama sonra, hiç düşünmediği bu bölümde derslerin ne kadar keyifli olduğunu fark etmiş. Daha ilk yıl sınıf birincisi olmuş.

Kendini Tanrı’ya şükrederken bulmuş. Çünkü hiç aklında olmayan bu meslek onun için bir şükür vesilesiymiş. Üniversiteyi birincilikle bitirmiş, araştırmalar yapmış, kendini geliştirmiş. Sonunda ülkesinin en meşhur psikoloğu olmuş. Ve işte böylece Tanrı’ya ettiği dua, en hayırlı şekilde kabul edilmiş.

Masal burada bitmiş.

Yazarın Notu:
Her kötü sandığımız şeyde bir hayır vardır, değil mi? En yüksek puanı alan gençler illa doktor olmak zorunda değil. İstedikleri, sevdikleri mesleği seçsinler ki hem hayatları kâbus olmasın hem de mesleklerinde en iyi statüye ulaşsınlar. Para ve itibar, severek yapılan işin ardından zaten gelir.

Sevgiler…

Yaralışifacı hakkında

23 Şubat 1998 yılında Adana'da doğdu. Emekli bankacı olan ev hanımı bir anne ile çiftçi makine mühendisi bir babanın oğludur. İlköğretimi şimdi yerinde yeller esen Özel Çukurova Bilfen Okulu'nda tamamladı. Liseyi Adana'nın o zamanlar en iyi ikinci devlet lisesi olan Adana Anadolu Lisesi'nde bitirmiştir. Üniversite eğitimini ise İstanbul'da Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde burslu olarak 5 yılda tamamlamıştır.
Bu yazı Uncategorized kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir