Bundan 4-5 yıl önceydi. Pandemi dönemiydi. Psikolojik sorunlarımla boğuşuyordum. O günlerde adeta bir kurtarıcı, bir yol arkadaşı gibi yanımda olan bir psikoloğum vardı. Zor zamanlarımda bana hep destek oldu. Bir gün sohbet ederken şöyle demişti:
“Türkiye’de insanlara birlik olmayı öğretiyorlar. Her şeyden önce kendini başkalarının yerine koyman gerektiğini, hep başkalarını düşünmen gerektiğini… Ama kimse fark etmiyor ki, ben olmadan biz olmaz.”
Evet. İnsanlar başkalarıyla iyi geçinmeye çalışıyor. Ama bu çaba sırasında, fark etmeden kendi benliğini tüketiyor. Kendine vermesi gereken önceliği veremeyen kişi, başkalarıyla ne kadar yüzeyde iyi geçinse de onlarla anlaşamıyor ve derinlerde sağlıklı bir bağ kuramıyor. Çünkü içinde gerçek bir “ben” bilinci oluşmamış oluyor. Kendini sevmeden, kendini kabul etmeden başkalarıyla nasıl samimi, sağlam bir birlik kurulabilir ki?
Elbette empati kurmak güzeldir. Ama bu, kendini feda ederek olmaz. Kendini kurban ettiğinde, karşıdaki kişi ne sana gerçek değerini verir, ne de o kişiyle kurduğun bağ gerçek anlamda kalıcı olur.
Bize, ne yazık ki önce birlik olmak öğretildi. Düşünsenize, el ele tutuşmuş bir insan zinciri… Eğer sen orada sağlam bir birey olarak var değilsen, o halka nasıl güçlü olabilir? Önce sen kendi varlığını sağlamlaştırmalısın ki o zincir güçlü olsun, o halka yıkılmaz bir birlik haline gelsin.
Yakınımdan bir örnekle bunu daha iyi anlatabilirim. Kendisi yüreği çok güzel bir insan, ama hayatı boyunca kendisine hak ettiği değeri vermemiş. Ne zaman başkalarıyla iyi geçinmeye çalışsa, sonunda ya bir tartışmanın içinde bulmuş kendini ya da yeterince değer görmemiş. Oysa gerçekten çok kıymetli biri. Ama iç sesini susturup kendini olduğu gibi sevmedikçe, birlik olayım derken hep başkalarına esir olmuş. Ve sonunda, içindeki bastırılmış sesin isyanına yenik düşmüş. Hırçınlaşmış. Farkında olmadan hep bir kavga hep bir mücadele içinde bulmuş kendini.
Bu yüzden bence bu işin sırrı: Hayatta kimseye körü körüne bel bağlamamak. Sadece kendine güvenmek. Önce kendi iç zincirlerini kırmak, kendi esaretinden kurtulmak gerek. Yani önce birlik olmadan ben olmak gerek!
Ancak o zaman gerçek bir “ben” ortaya çıkar. Ve ancak o zaman sağlam bir “biz” inşa edilebilir.
Sevgilerle…